“Hiç bir saldırıdan korkma!
Dış dünyadan gelen her saldırı, gerçekten anlamak ve değişmek isteyenler için çok değerli bir armağandır. En acımasız olanı dahil her zarar veren saldırı, sadece, kendi kendine düşleyip eyleme geçirdiğin bir iyileşme süreci olarak meydana gelebilir.”
Stefano E. D'Anna
Varoluş üzerine
yazılmış en önemli felsefi kitaplardan “Tanrılar Okulu'nun”
yazarı olan S. E. D'Anna' yı kaybettiğimiz şu günlerde onun
felsefesini benimsemiş biri olarak hissettiklerimi anlatamam. Henüz
kendisiyle tanışmamıştım oysa. Onun öğrencisi olarak yaşadığım
şu hayatta onun felsefesini biraz çağrıştıran bir kongreden
bahsedeceğim.
III. International
Congress of the Molecular Biology Association of Turkey adıyla İYTE'
de düzenlenen kongrede hissettiğim, öğrendiğim ve deneyimlediğim
ne varsa paylaşmak istiyorum. Paylaşmak istiyorum ki bu farkındalık
çoğalsın, akademisyenlerimiz bir ders çıkarsın, öğrencilerimiz
ise olması gereken davranışın bu olması gerektiğini görsün ve
kendi hocalarından bu davranışı beklesin.
Kongreye gelmek için
Ankara' da havaalanında beklerken uzunca bir süre düşünme
fırsatı buldum. Poster sunumu yapacağımız için posterimizi
yanıma almış, uçak beklerken bilgisayarda son hazırlıklarımı
yapıyordum. Önümüzdeki günlerde ingilizce poster sunumu
yapacaktım. Bu durumda kaçacak hala zamanım vardı. Fakat
zorluklar karşısında kaçmak karakterimde olmadığından dolayı,
direnmek yerine durumu kabullendim ve olacakları en az kayıpla
karşılamak adına çalışmalara başladım. Bu süre zarfında
aklımda olan ve beni kamçılayan Amy Cuddy' nin “Vücut dilin
benliğini şekillendiriyor.” adlı TED konuşması oldu. Amy' ye
göre bulunduğun durumda olmak istediğin gibi davranırsan sonunda
olmak istediğin gibi olacaksın. Bir süre istediğin şeyleri
modelleyerek oymuş gibi yaşamak gerekiyor. Bana sürekli bu TED
videosunu hatırlatan Ahmet Raşit Hocamın desteğiyle daha
özgüvenli yaşıyorum.
Hayatın her
aşamasında yeterli olmadığımız durumlarla karşılaşıyoruz.
Ben bunu dış dünyadan gelen saldırı olarak adlandırmayı tercih
ediyorum. Stefano' nun da dediği gibi bu saldırı aslında iyileşme
sürecinin bir parçası. Daha iyi olmak ve istediğimiz hayatı
yaşamak adına bu iyileşme sürecini gerçekleştirmemiz gerekiyor.
Amet Raşit Hocamın yeteneklerimin yanı sıra yeterli olmadığım
her alanda sorumlulukları üzerime yükleyip sana güveniyorum
diyerek beni yola çıkarmasıyla “iyileşiyorum”.
Hangi hoca der ki;
“Git ve orada istediğin gibi konuş. Yanlış konuşmanın veya
rezil olmanın hiç bir kıymeti yok. Emin ol ki daha sonra kimse
seni hatırlamayacak. Bu yüzden deneme tahtası gibi düşün ve
sürekli dene. İngilizce konuşmayı dene, herkesle iletişim
kurmaya çalış. Bunu çok iyi yapacağınu biliyorum.”
Bizde yine hocamızın
bir kültürünü hayatımıza geçirerek posterimizi astığımız
yere bir de bir kutu yerleştirdik ve içine şekerlerimizi koyduk.
Şekerlerimizi ikram ettikten sonra sunum yapmaya başladık.
Poseterimizi değerlendiren iki ayrı kişiye de tesadüfen sunumu
ben yapmış oldum. Elif'in de yardımlarıyla sunumu tamamladık.
Hatta değerlendiren bir hocamız Harvard Üniversitesi'nden Alaattin
Kaya idi. Kendisi çalışmamızı çok beğendi. Ben de kendisine
staj için teklifte bulundum. Uzunca bir sohbet ettikten sonra e-mail
adresini vererek yazmamı istedi. Elinden geldiğince yardım
edeceğini söyledi. Sanırım böyle bir network'ü oturduğum
yerden sağlayamazdım. Bu kongrede çok şey kazandım.
Sunum öncesi bize
zaman ayırarak ilgilenen, nasıl sunum yapacağımızı öğreten,
aynı zamanda da tüm zamanlarda yanımızda olarak bizi tüm
hocalarıyla ve arkadaşlarıyla tanıştıran sevgili hocam Ayça
Arslan-Ergül'e ne kadar teşekkür etsem azdır.
Bir diğer posterim ise bitirme tezim üzerineydi. Yrd. Doç. Dr. Onur
EROĞLU Hocam ile çalışmamız ise Meme Kanseri üzerineydi.
Biyokimya,
Biyoinformatik, Biyoteknoloji, Kanser Biyolojisi, Hücre Biyolojisi,
Gelişim Biyolojisi, Gen Regülasyonu, Genomiks, İmmünoloji,
Mikrobiyoloji, Nörobilim, Bitki Moleküler Biyoloji, Proteomiks,
Sistem Biyolojisi, Kök Hücre Araştırmaları ve Sinyal
Transdüksiyonu başlıklarından oluşan kongrede çok değerli
hocaların sunumlarıyla bilgilendiğimizi söylemeliyim.
Kongrede sözlü ve
poster sunumlarının yanında workshops da vardı. Flow cytometry
hem teorik öğretildi sonrasında ise uygulaması yaptırıldı. Bir
de bilimsel makalenin nasıl yazılması gerektiğiyle ilgili bir
workshop yapıldı. Ne kadar keyifli ve öğretici olduğunu
anlatamam. Bol bol not aldım ve ilk makalemde hepsini göz önünde
bulunduracağımı söylemeliyim. Workshopları düzenleyen Drs.
Ayten NALBANT' a ve Dr. Batu ERMAN' a çok teşekkür ediyorum.
Özellikle kongreye
damgasını vuran konuşma ise Prof. Dr. Mehmet ÖZTÜRK' e aitti.
Diğer bilimsel konuşmaların yanında Mehmet Hocamız sunumuna
konuşmasını Türkçe yapmayı tercih ederek başladı. Geçmişe
dönüş yaptığımızı ifade ederek, Türklerin geçmişteki
başarılarını, bilime katkılarını ve/veya bilimi alıp kullanıp
yarar sağladıklarını tarihsel gidişatla ve resimleriyle
göstererek bize güzel bir şeyler hatırlatmış oldu. Aşı
üretiminin tarihsel başlangıcından bahsederek günümüzdeki aşı
üretme kararına parmak basarak tekrardan bilimsel çalışmalara
başladığımızı ve başlamamız gerektiğini ifade etti. Günümüze
gelene dek iktidardaki her partinin duvarlar koyduğunu, kimi
partilerin bu duvarları yıkarak iyi şeyler yaptıklarını göz
önüne çıkartıp geri planda yeni duvarlar inşa ettiklerinden
bahsetti.
Sonrasında bize bir
doğa resmi gösterdi. Dağlarda yeşilin ve kırmızının binbir
tonu ağaçlar vardı. Hemen önünde gölün büyüleyici görüntüsü
vardı, herşeyin üzerinde de masmavi bir gökyüzü. Renklerin
ahengi öyle güzeldi ki kim olsa bu resimden etkilenirdi. Sonra
Mehmet Hocamız şöyle dedi; “Biz buyuz. İçimizde farklı
düşünen insanlarımız var. Burada kimimiz namaz kılıyoruz,
kimimiz alkol alıyoruz ama hepimiz bilim yapıyoruz ve önemli
olanda bu. Nasıl düşündüğümüzün, yaşam tarzımızın ve
tercihlerimizin bizim beraber bilim yapmamıza engel olacak bir
durumu yok.”
Daha sonrasında
aynı resmin siyah beyaz haliyle gösterdi ve şunları ekledi;
“Farklıyız ve farklılıklarımızla güzelken iktidara gelen her
parti bizi tek renk yapmak istiyor. Böyle görmek ve göstermek
istiyorlar. Hepimiz aynı düşünürken aynı şeyleri yaparken
çeşitlilikteki kadar görkemli ve gösterişli değiliz.”
İki resmin
algımdaki farklılığı o kadar hissedilirdi ki... Siyah beyaz olan öylesine durağan, soluk ve yorgundu
ki diğerine oranla.. Gerçeği ise yaşama sevinci veren ve güzel
olanı tercih edemeyecek kadar herşey kendine has güzellikteydi.
Sonra Mehmet ÖZTÜRK
dedi ki, artık yurtdışında eğitimimizi tamamladık ve ülkemize
geri dönmeye başladık. Moleküler Biyoloji mezunu sayımız arttı
ve iyi bir eğitim alanların bir kısmı geri döndü bir kısmı
da ülkemize geri dönmeye hazırlanıyor. Tarihimizde olan bilimsel
katkıları unutmadan hep daha ileriye doğru gitmenin vakti geldi.
Genç bir Moleküler Biyolog topluluğumuz var. Bu genç nesil daha
dinamik ve daha yetenekli. Türkiye'nin geleceği bizlerin elinde.
Sizden isteğim geleceğimize sahip çıkmanızdır.
Gerçekte dinlemesi
bir başka keyifli olan bu inanılmaz konuşmasının sonunda
dakikalarca alkışlandığını söylemeliyim. Tüm katılımcılarda
öyle bir farkındalık yaşattı ki herkesin salondan çıktığında
duygularının oldukça karışık olduğu yüzlerinden anlaşılır
durumdaydı.
Bunların yanında
en güzeli de hem Ayça Hocamın hem de Ahmet Raşit Hocamın
üniversiteden hocası olması bizimde tanışmamız için iyi bir
fırsat oldu. Kendisiyle sohbet edebildiğim için gerçekten çok
mutlu oldum.
İYTE' de Moleküler
Biyoloji Derneği'nin düzenlediği bu kongrede emeği geçen herkese
sonsuz teşekkürler. Biyoinformatik alanında oldukça deneyimli
olan Assist. Prof. Dr. Mehmet SOMEL ile tanışmak ve bundan sonrası
için yardımda bulunacağı sözünü almakta oldukça güzeldi.
Biyoinformatikle ilgili bir sürü network oluşturduğumuda
söylemeliyim. Herşeyiyle öyle keyifliydi ki..
Bir tatil köyünü
andıran Urla Yurdu' da unutulmayacaklarım arasında oldu. Etrafın
yemyeşil olması, görevlilerin çok yardımsever ve samimi olması
bir de yurdun deniz manzaralı olması ifade edilemeyecek kadar
güzeldi.
Bizimle kongre
boyunca ilgilenen Assoc. Prof. Uygar TAZEBAY' a, Prof. Dr. Batu
ERMAN' a, Yrd. Doç. Dr. Onur
EROĞLU' na, Yrd. Doç. Dr. Dilek ÖZAKÇA' ya ve en önemlisi Dr. Ayça ARSLAN-ERGÜL'e çok çok teşekkür
ediyorum.
İyi ki diyorum, iyi
ki Ahmet Raşit ÖZTÜRK' ü tanımışım. Bana sunduğu imkanların
kelimelerle ifadesi yetersiz kalacaktır.
Son olarak da Poster sunumu beraber yaptığım İTÜ' de MBG okuyan sevgili arkadaşım Elif BOZLAK sayesinde harika 3 gün geçirdim. Her şehri beraber gezmeye başladığımız şu son zamanlarda gittikçe daha güzel günler geçiriyoruz diyebilirim.
Bir beyin bir başka beyni öğretileriyle kurtarırken ben inanılmaz şeyler deneyimledim. Orada olanlarınız bilirler, yeni mezunlar daha bir farklı bilirler. Böyle toplantılar idealleri olan her beyin için bir çıkış yoludur, bir kurtuluştur, bir başlangıçtır.
Moleküler
Biyologların Biyoinformatik öğrenmeye cesaret edecekleri günlerde görüşmek
dileğiyle..
Bihter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder